GİRİŞ
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi isimli çalışmanın birinci bölümünde, tasfiyenin gerçekleşebilmesi için gerekli olan hangi malın, hangi mal türüne dahil olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Zira tasfiye işlemine başlayabilmek için hangi malın hangi gruba girdiği önem arz etmektedir.
Çalışmanın ikinci bölümünde malların hangi tarihteki değerlerinin esas alınacağını ele alınmıştır. Hak sahibi olan eşin mallarının hangi tarihteki değerlerinin esas alınacağı; malların katılma rejiminin sona erdiği tarihle tasfiyenin başlaması arasındaki sürenin uzun olması ve bu süre içerisinde malların değerinin artması durumunda önem kazanmaktadır.
Üçüncü bölümde hangi değerlerin esas alınacağı (sürüm değeri, gelir değeri, hakkaniyet değeri),
Dördüncü bölümde, aktiflerin bulunması ve bunlardan pasiflerin çıkartılarak artık değere ulaşılması,
Beşinci bölümde, katılma alacağının hesabı,
Altıncı bölümde değer artış alacağının hesaplanması,
Yedinci bölümde ise alacakların ödenmesi anlatılmaya çalışılmıştır.
I) EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNDE MAL TÜRLERİ
A.GENEL OLARAK
Ailenin temeli olan evlenme eşler arasında öyle bir evlilik birliği yaratır ki, bundan, ön planda ahlaki bir birlik olmak üzere, birtakım ahlaki ve hukuki sonuçlar doğar. Eşlerin evlilik (hayat) birliği malvarlığı bakımından da sonuçlar doğurur. Karı koca arasında iktisadi ve mali alanda bir bağ meydana gelmeden, bu birliğin gerçek bir hayat ortaklığı olduğunu iddia etmeye imkan yoktur. Karı ile kocanın malvarlıkları birbirinden tamamen bağımsız kalacaksa, böyle bir bağ, aynı pansiyonlarda kalan ve birbirine sevgi ile bağlı olan serbest bir ilişkiden farklı değildir. Birlikte yiyip içen aynı evi paylaşan, evdeki birçok eşyayı birlikte kullanan, birlikte gezip eğlenen, gelecek için birlikte planlar yapan eşler arasında ister istemez mali ilişkiler ortaya çıkacaktır[1].
Eşlerin evlenmeden önce ve evlenmeden sonra edindikleri malların mülkiyet durumunun nasıl olacağı, bu malların nasıl yönetileceği, malların gelirinden kimin hangi oranda yararlanacağı, mallar dolayısıyla doğan borçlardan kimin ne ölçüde sorumlu olacağı, evlilik sona erdiğinde veya yasada gösterilen diğer durumlarda, malların nasıl paylaşılacağı ve buna benzer sorunları, karı koca mal rejimine ilişkin kurallar düzenler. Başka bir deyişle, evlilik birliğinde mal rejimi, malları dolayısıyla eşler arasında ve eşler ile üçüncü kişiler arasında ortaya çıkan ilişkileri düzenleyen hükümlerden oluşan bir sistemi ifade eder[2].
TMK’da edinilmiş mallara katılma, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı rejimi olmak üzere dört tür mal rejimi düzenlenmiştir. Yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi[3] diğerleri ise seçimlik mal rejimi[4] olarak düzenlenmiştir. Yasal mal rejimi, seçimlik mal rejimine oranla daha önemlidir. Bunun nedeni evlenmelerin büyük çoğunluğunda, eşlerin malvarlığıyla ilgili bir sözleşme yapmayı tercih etmemelerinden, daha evliliğin başlangıcında maddi konularla ilgili olarak görüşmeyi istememelerinden kaynaklanmaktadır[5].
[1] Muammer Aksoy, Mukayeseli Hukuk Açısından Karı Koca Mal Rejimi ve Miras Hukuku İle Bağı, Ankara, 1964, 16-17; Beşir Acabey, Medeni Kanun Tasarısının Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimine İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi, Prof. Dr. Hayri Domaniç’e 80. Yaş Günü Armağanı, II. Cilt, İstanbul 2001, 778-779.
B.EDİNİLMİŞ MALLAR (TMK m. 219)
Edinilmiş mallara katılma rejiminde üç grup maldan söz edilebilir (TMK m. 218). Bunlar; edinilmiş mallar, kişisel mallar ve paylı mallardır. Tasfiye işlemlerine başlayabilmek için hangi malın hangi gruba girdiğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak daha sonra tasfiye işlemleri gerçekleşebilecektir.
Edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdiği anda[6], genellikle hakların sahibi ve malların maliki eşlerden birisidir. Mal rejiminin tasfiyesi açısından görünürde kimin sahip veya malik olduğu birinci derecede önemli değildir. Önemli olan, hak ve mülkiyetin elde ediliş biçimidir. Diğer bir deyişle hakkın veya mülkiyetin hangi tür malvarlığı grubuna girdiğidir. Tasfiyede önemli olan nokta burasıdır[7].
[2]Ahmet Kılıçoğlu, Medeni Kanun’umuzun Aile-Miras-Eşya Hukukuna Getirdiği Yenilikler, Ankara 2004, 173; Beşir Acabey, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, 2; Demet Özdamar, Türk Hukukunda Özellikle Türk Medeni Kanunu Hükümleri Karşısında Kadının Hukuki Durumu, Ankara, 2002, 289.. Nazan Moroğlu, Medeni Kanunda Mal Rejimleri, İstanbul 2002, 13; Pınar Özlem Demir, Evli Kadınların Hukuki Durumu, İstanbul 2004, 41. Kanun koyucu, mal rejimi ile ilgili düzenlemeyi getirirlerken, eşlerin malvarlıklarının evlenme aktinden etkilenmeyerek, evlenme akdi yapılmamış gibi, eski hali ile devam etmesi prensibinden veya evlenmekle eşlerin ekonomik yönden de bir ortaklık içine girdikleri, malvarlıklarının hayat ortaklığına paralel bir mal ortaklığı içinde eridiği prensibinden veya bu iki ekstrem arasında kalan diğer prensiplerinden hareket etmektedirler. Bilge Öztan, Medeni Kanun’un Mal Rejimi Prensiplerine İlişkin Bir Çalışma ve Bir Değişiklik Önerisi, Prof. Dr. Akif Erginay’a 65 inci Yaş Armağanı, Ankara, 1981,55.
[3] Edinilmiş mallara katılma rejimi tasarı aşamasında; mal rejimine ilişkin kuralların çok karmaşık olması, vatandaşların anlayabileceği sadelikte olmaması, bir çok mal grubu olması, ayni paylaşım yerine nakdi paylaşımın ülkemizin koşullarına uygun düşmemesi, edinilmiş malların kapsamının çok geniş tutulması, sosyal güvenlik yardım kurumlarından eşlerden birine yapılan ödemeler hatta çalışma gücünün kaybı nedeniyle alınan tazminat dahil edinilmiş mal sayılmasının, bazen adalet duygularını zedeleyen sonuçlara yal açabilmesi, kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mal sayılması gibi nedenlerden ötürü eleştirilmiştir. Acabey, Değerlendirme, 786 vd. Serozan 1993 tarihli tasarıyı değerlendirirken, zata mahsus hatır yasalarını oldu bittiye getirilmesi alışkanlığının, terkedilmiş sayılabileceğini, evlilik dışı yaşam beraberliğinde bile yarı yarıya paylaşım, adi şirket varsayımı eliyle sağlanırken, evlilik içi yaşam beraberliğinde böylesine hakça bir paylaşıma karşı çıkılamayacağını, olsa olsa rejimin bu hakça paylaşımı gerçekleştirme tekniğine karşı çıkılabileceğini, daha pratik ve pragmatik seçeneklerin önerilebileceğini ifade etmektedir. Rona Serozan, Medeni Kanunda Kadının Evlilik Birliğindeki Hukuki Konumuyla, Yasal Mal Rejimiyle Ve Çocuk (Nesep) Hukukuyla İlgili Değişiklikler Öngören Mart 1993 Tarihli Tasarının Değerlendirilmesi, İBD, 1993, S. 4-6, 23. Ayni paylaşım değil de nakdi paylaşımın kabul edilmesi konusunda eleştiriler için bkz., Demir, 59. Tasarının, evliliği bir nevi ortaklığa dönüştürme çabası içinde olduğu, tasarının kanunlaşmasından sonra, hiç de sağlıklı olmayan yatırım evliliklerinin doğması veya eşler arasında güvensiz bir iş ortaklığı tedirginliği ve birbirinden mal kaçırmak amacıyla çeşitli entrikalar ile karşılaşılmasının olası olduğu belirtilmektedir. Şükran Taman Şıpka, Türk Aile Hukukunda Karı Koca Mal Rejimleri Sisteminde Yapılmak İstenen Düzenlemeler Hakkında Düşünceler, Prof. Dr. Hayri Domaniç’e Armağan, İstanbul 1995, 360.
[4] Özdamar, 302.
[5] Kılıçoğlu, 173-174; Acabey, 37; Moroğlu, 15.
[6] Katılma rejimi üç halde sona erebilir: Birincisi, eşlerden birisinin ölümüyle. İkincisi, başka bir mal rejimine geçişle. Başka bir mal rejimine geçiş, sözleşmeyle (TMK 208) veya mahkeme kararıyla (TMK 206) olabilir. Üçüncüsü, boşanma veya iptal davasıyla.
- KURAL: EMEK (ÇALIŞMA) KARŞILIĞI EDİNİLEN MALLAR
TMK. 219/I hükmü, katılma rejiminde edinilmiş malların ne olduğuna ilişkin ana kuralı koymuştur. Bu hükme göre, “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejimi devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir”.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, emek yani çalışma karşılığı[8] edinilen mallardan oluşan bir rejimdir. Eşlerin katılma alacaklarının oluşumunu sağlayan ölçüt “emek karşılığı[9] edinme”dir. Bu rejimde emeksiz elde edilen mallarda diğer eşin hak sahibi olması söz konusu olamaz. Katılma rejiminde, eşler evlilik süresince emek karşılığı bir mal edinirse diğer eşin de bunda katkısı olduğu kabul edilir[10].
TMK m. 219/II’de edinilmiş malların neler olduğu sayılmıştır. Burada kullanılan özellikle ifadesi bu sayımın sınırlayıcı olmadığını, bunların dışında, burada sayılanlara benzer malların da edinilmiş mal sayılabileceğini ifade etmektedir.
Edinilmiş malların başında her eşin “çalışmasının karşılığı olan edinimler” yer alır. Buradaki edinim ifadesi, Almanca “Arbeitserwerb” karşılığı olarak kullanılmıştır. Bundan maksat, çalışma karşılığında elde edilen her türlü iktisaplardır. Örneğin, taşınır-taşınmaz mal, para, hak vs.
Ayrıca edinilmiş mal, madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere malvarlığı rejiminin devamı süresince edinilmiş olmalıdır.
- İSTİSNALAR
TMK 219. maddenin 2. fıkrasında 2. bent ve devamında sayılan kazançlar veya kazanımlar ana kuralın istisnasını oluştururlar. Bunlar yaşam deneyimlerine göre, evlilik süresince olağan ve düzenli olan gelir kaynakları değildirler.
a) Sosyal Güvenlik Ve Yardım Kurumlarının Ödemeleri
TMK 219/b. 2’de sosyal güvenlik ve sosyal yardım kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler edinilmiş mallar arasında sayılmıştır. Örneğin eşlerden birinin Emekli Sandığından veya Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli ikramiyesi almasında durum böyledir. Bu ödemelerin edinilmiş mallar arasında sayılmasının sebebi, bunların bir emeğin karşılığı olarak yapılıyor olmasıdır[11]. Kurumlar tarafından yapılan sosyal yardım ya da güvenlik ödemeleri, hak sahibinin emeğinin çalışmasının karşılığı olup, çalışma süresine göre hesaplanır.
Özel hayat sigortası yapan şirketlerin yaptığı ödemeler, kural olarak edinilmiş mal kabul edilmemektedir. Bunlar kişisel mal olarak kabul edilir[12].
b) Çalışma Gücünün Kaybı Nedeniyle Ödenen Tazminatlar
Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatların da edinilmiş mal sayılmasının sebebi, bu ödemelerin de bir emeğin karşılığı olarak yapılmasıdır. Çalışma gücü kaybı tazminatında da, kişinin çalışması mümkün iken, uğradığı kaza sonucu çalışamamakta ve çalışmasının karşılığı tazminat ile geçimini temin etmektedir. Başka bir deyişle hak sahibi kazaya uğramasa idi çalışacak ve aldığı tazminat yerine ücret elde edecekti. Hak sahibinin aldığı bu tazminatın evliliğin devam ettiği süreye tekabül eden miktarı edinilmiş mal olarak hesaba katılacaktı. Mal rejiminin sona ermesi tarihinde, hak sahibinin bundan sonra yaşayacak olduğu süreye karşılık gelen tazminat miktarı kişisel mal olarak hesaba katılacaktır[13].
[7] Moroğlu, 27.
[8] Turgut Akıntürk, Türk Medeni Hukuku, Yeni
Medeni Kanuna Uyarlanmış Aile Hukuku, İstanbul 2003, 150.
[9] Karşılık, mübadele (değişim)karakteri taşıyan hukuksal işlemi ifade eder.eşin bir malı
mübadele etmesi veya hukuksal işlem dışı bir yolla borçlanılan edimin
kazanımını sağlamak için kişisel olarak, fikri veya fiziksel emek gibi ifada
bulunması böyledir. Acar, 50.
[10] Kılıçoğlu, 221. Faruk Acar, Eşin Yasal
Miras Payının Belirlenmesi, Ankara 2004, 49.
[11] Kılıçoğlu, 222; Akıntürk, 151; Acar, 56.
c) Kişisel Malların Gelirleri
TMK 219/b. 4’e göre kişisel malların gelirleri edinilmiş maldır. Kişisel malların gelirleri, bu malların her türlü semerelerini ifade eder. Buna göre, kişisel malların doğal ve medeni ürünleri edinilmiş mal sayılacaktır. Doğal ürünlere belirli zaman aralıklarıyla elde edilen ürünler[14] girer (TMK 685). Medeni ürünlere (semereler) faizler, hisse senedi temettüleri, maddi nitelikte olmayan hakların gelirleri girer[15].
Kişisel malların gelirleri hesaplanırken bunların net miktarları esas alınmalıdır. Bu anlamda olmak üzere, bunların elde edilmesi için yapılan giderler (tarladan elde edilen tohumluk, ekim ve hasat giderleri, hayvanın yavrulaması için ağacın meyve vermesi için yapılan besleme ve bakım, ilaçlama masrafları), ödenen vergiler, amortismanlar, enflasyon nedeniyle para değerindeki kayıplar indirilmelidir[16].
Örneğin[17], A ile evli olan B isimli kadına evlenmeden önce ya da evlendikten sonra ölen babasından on milyar TL değerinde bir arsa düşmüştür. B, bu arsayı satarak, bankada vadeli hesaba yatırmıştır. Eşler bu olaydan iki yıl sonra boşanmışlardır. Bankadaki paranın faiziyle birlikte yirmi milyar TL değere ulaştığı görülmüştür. On milyar TL kişisel mal, on milyar TL ise bunun geliridir. Buna göre on milyar TL B’ye ait olacak; geliri olan on milyar TL ise, TMK 219/b. 4 gereğince edinilmiş mal sayılacak, tasfiyede hesaba katılacaktır. Ancak Kılıçoğlu’na göre, B’nin kişisel malının enflasyon karşısında bir değer kaybı varsa, bu farkın gözönünde tutulması, bundan geriye kalan kısmın ise gelir sayılması gerekir. Burada B’nin bu parayı yatırdığı tarihteki, örneğin dolar karşılığı gözönünde tutulmalı, tasfiye sırasında yirmi milyardan bu miktar dolara tekâbül eden miktar belirlenmeli, bundan geri kalan miktar kişisel malın geliri sayılmalıdır[18]. Böylece kişisel malların geliri hesaplanırken, bu gelirden öncelikle kişisel malın enflasyon nedeniyle kaybettiği değer karşılanmaktadır. Geriye kalan miktar ise edinilmiş mal olarak kabul edilmelidir[19].
[12] Kılıçoğlu, 222; Acar, 56.
[13] Kılıçoğlu, 222; Acar, 57-58.
[14] Bir şeye malik olmak onun ürünlerine de malik olmayı gerektirir. Ürünün asıl şeyden
ayrılmasıyla bağımsızlaşması, ayrı bir mal niteliği kazanması söz konusu olur,
bu şekilde ürün ayrı bir ayni hak konusu olabilir. Ancak bu durumda bile kural
olarak asıl şeyin maliki ürünün de maliki olarak kalır (mütemmim cüz kuralı,
bütünleyici parçanın asla bağlılığı ilkesi TMK 684). Böylece TMK 219/b. 4 ile
bu kural zayıflatılmış olmaktadır. Kişisel malın ürünü üzerinde yine eş malik
olarak kalmaktadır, fakat ortaya çıkan gelir üzerinde diğer eşin katılma alacağı
oranında borçlanmaktadır. Burada mal sahibi eş aleyhine “kanundan doğan borç”
vardır. Acar, 59.
[15] Kılıçoğlu, 223; Acar, 58. Ticari şirketlerin sona ermesinde tasfiye payı
kazancı gelir olarak nitelendirilemez. Bu durumda eğer ticari şirket evlilik
öncesi veya evlik sonrası ivazsız kazanılmış ise, kişisel mal olarak kalacak,
tasfiye payı da kişisel mal olarak paylaşıma tabi olmayacaktır. Ancak tasfiye
payı sahibi eşin ölümüyle doğrudan farazi terekeye eklenecektir. Acar, 60.
[16] Kılıçoğlu, 223; Acar, 61.
[17] Örnek için bkz., Kılıçoğlu, 223.
d) Edinilmiş Malların Yerine Geçen Değerler
TMK 219/b. 5’e göre edinilmiş malların yerine geçen değerler (kaim değer=sürrogat) yine edinilmiş mal kalmaya devam eder. Kaim değer şeyin yok olması veya mülkiyetinin devredilmesi sonucu yerine geçen değeri ifade eder. Örneğin bir kadının aylık kazancı ile bir bilgisayar alıp aile üyelerinin kullanımına sunması durumunda bilgisayar, edinilmiş mal statüsündeki aylık gelirin kaim değeri niteliğindedir. Federal Mahkeme, eşlerden birinin lotodan kazandığı ikramiyeyi, loto koçanının edinilmiş mallar vasıtasıyla satın alınması durumunda, edinilmiş mal olarak kabul etmiştir[20]. Başka bir örneğe göre, fabrikada çalışan A, on yıllık evliliği süresince biriktirdiği ücretleriyle bir arsa satın almıştır. Satın alınan bu arsa, edinilmiş malın yerine geçen değerdir. A, bu arsayı yükleniciye verip, bir daire almış olduğunda bu kez edinilmiş malın, yani arsanın yerine geçen değer daire olacaktır[21].
e) Diğerleri
TMK 219’da sayılan edinilmiş mallar burada sayılanlarla sınırlı değildir. Maddede sadece örnek teşkil edebilecek edinimler belirtilmiştir. Mal rejiminin devamı süresince ve emek karşılığı edinilmiş olan başka kazanımların da edinilmiş mal sayılması mümkündür. Örneğin eşin ev geçimine parasal katkıda bulunması böyledir. TMK m.196’ya göre eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, bu eş açısından edinilmiş mallara katkı sayılacak ve katılma alacağının belirlenmesinde dikkate alınacaktır. Yine TMK m. 186/III uyarınca eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak zorundadırlar. Bir meslek veya sanat sahibi olmasa bile eşin emeği ile katkıda bulunması maddi katkı olarak algılanmaktadır[22]. Edinilmiş malların gelirleri de edinilmiş maldır.
C) KİŞİSEL MALLAR (TMK 220)
TMK m. 219’da düzenlenen edinilmiş mallarda olduğu gibi, TMK m. 220’de de örnek olması amacıyla kişisel malların neler olduğu sayılmıştır. Buradaki sayım sınırlayıcı değildir. Kişisel malların neler olduğu hususunda duraksamaların önüne geçilmek istenmiştir.
- KANUNDAN DOLAYI KİŞİSEL MALLAR
a)Kişisel Kullanım Eşyası
TMK 220/b.1’e göre “Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya” kişisel maldır. Eşlerin kişisel kullanımına yarayan eşya, onların yaşamını devam ettirebilmesi için zorunlu olan giyim ve özel kullanım eşyasıdır[23].
Kişisel mallar salt eşlerden birinin ihtiyaçlarına yönelik, gelir getirmeyen eşyalardır. Eşyaya kişisel kullanım eşyası niteliğini “özgülenme amacı” kazandırır.
Kişisel kullanıma yarayan eşya ancak menkullerden oluşabilir. Kadın ve erkeğin farklı ihtiyaçları doğrultusunda kişisel kullanım eşyasının belirlenmesi mümkün olabilir. Örneğin erkeğin av tüfeği, kocanın traş makinesi, kadının süslenmek amacıyla kullandığı takılar, elbiseler böyledir. Ancak para veya yatırım amacına yönelmiş malvarlığını kişisel kullanım eşyası olarak kabul etmek mümkün değildir. Örneğin eşler kazandıkları para ile ev almak yerine altın almaları, mücevher almalarında durum böyledir, fiziksel olarak kişisel kullanıma uygun olsalar bile kişisel mal sayılmayacaklardır[24].
Takı eşyası, elbise, av tüfeği gibi kişisel kullanım eşyalarının, edinilmiş mallara ait değerlerden (paradan) finanse edilerek alınması ve kişisel kullanıma tahsis edilmesi durumunda, söz konusu kişisel kullanım eşyaları kişisel mal sayılacak ve paylaşıma tabi tutulmayacaktır. Oysa TMK 219/b. 5’e göre edinilmiş malların yerine geçen değerlerinde edinilmiş mal olduğu düzenlenmiştir. TMK. 220/b.1 hükmü TMK 219/b.5’in bir istisnasıdır. Böylece edinilmiş mallara ait bir değer kişisel kullanım eşyası niteliği kazandığında edinilmiş mal sıfatını kaybetmekte ve paylaşımdan kurtulmaktadır[25].
Kişisel kullanım eşyasının ekonomik açıdan bir sınıra sahip olması gerekir. Bu noktada kişisel kullanım eşyası kişisel kullanıma tahsis edilme dışında ayrıca ailenin ekonomik gücü ile de orantılı olmak zorundadır. Yani o ailenin geçim sınırını aşıyorsa, kişisel mal olmayacak, edinilmiş mal sayılacaktır. Örneğin kadın eşin çalışarak kazandığı ve edinilmiş mallara ait para ile çok değerli mücevherler almasında durum böyledir[26].
TMK 220/b. 1’e çok benzeyen düzenlemeye İİK’nın 82. maddesinde rastlanmaktadır. Bu hükme göre, borçlunun kendisi ve mesleği için gerekli elbise ve eşyası haczedilemez. Bu gruba giren mallar tamamen haciz dışı bırakılmışlardır. Burada borçlunun kendisi için olanların yanı sıra mesleği için de gerekli olan malzemeler haciz dışı bırakılmıştır. TTK 220/b. 1’de bundan farklı olarak kişisel kullanıma yarayan eşyadan söz edilmiş, mesleğin icrası için gereken eşya buraya dahil edilmemiştir[27].
b) Katılma Rejiminden Önceki Mallar
Eşler arasında katılma rejiminin başlangıcından önceki mallar[28], eşlerin kişisel malı olarak kalmaya devam edecektir. Aynı şekilde, eşlerin önceki evlilikleri döneminde edindikleri kişisel ya da edinilmiş malların tamamı kişisel mal olarak kalacaktır. Örneğin, A, B ile 1998 yılında evlenmiş, yeni yasa yürürlüğe girince, noterde evlendikleri tarihten itibaren geçerli olmak üzere, katılma rejimini kabul etmişlerdir. Eşler 2002 yılında boşanmışlardır. A’nın bu evliliği süresince babası tarafından bedeli ödenip satın alınan dairesi ile kazancıyla aldığı bir arabası olmuştur. Boşanma nedeniyle aldığı arabada, eşi B’ye katılma alacağı olarak beş milyar TL ödemiştir. A, 2003 yılında C isimli bir kadınla evlenmiş ve seçimlik rejimle ilgili mal rejimi sözleşmesi yapmadıkları için, katılma rejimine tâbi olmuşlardır. A ile C arasında katılma rejiminin tasfiyesi sırasında C, A’ya ait daire ve arabada katılma alacağı hakkına sahip olmayacak, bunlar A’nın önceki evliliğinden gelen kişisel malları olarak kalacaktır[29].
[23] Kılıçoğlu, 224.
[24] Acar, 67.
[25] Acar, 67.
[26] Acar, 68; Acabey, 134; Demir, 46.
[27] Kılıçoğlu, 225; Acar, 70.
[28] Gençcan, katılma rejiminden önceki malları giriş malvarlığı olarak adlandırmaktadır.
Ömer Uğur Gençcan, 4721 Sayılı Kanuna
Göre Mal Rejimine İlişkin Genel Hükümler Ve Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi,
Ankara 2002, 128.
c) Karşılıksız Kazanma Yoluyla Edinilmiş Mallar
Edinilmiş mallara katılma rejiminde karşılığı verilmeksizin edinilmiş mallar tasfiye esnasında kişisel mal olarak kabul edilir ve paylaşıma tâbi tutulmaz. Miras[30], bağışlar[31], spor totodan, sayısal lotodan, çekilişlerden kazanılan mallar ve paralar girer.
d) Manevi Tazminat Alacakları
Manevi tazminat TMK 220/b. 3’te kişisel mallar arasında sayılmıştır. Manevi tazminat davasının açılabileceği haller olarak TMK m. 25, 121, 174, BK m. 47, 49, 98/II, TTK m. 56, FSEK m. 70 gösterilebilir.
e)Kişisel Malların Yerine Geçen Değerler
Kişisel malların yerine geçen değerler[32] veya kaim değerler de kişisel mal olarak kabul edilmiştir (TMK 220/b. 4). Örneğin A ile evli olan B’ye babası C tarafından beş milyar TL bağış yapılmıştır. B, bu parayla şehrin gelişmekte olan yöresinde bir arsa satın almıştır. A ile B boşandığında, mallar tasfiye edilirken, bu arsa B’nin kişisel malı olarak kalacaktır[33].
f)Sosyal Güvenlik ve Yardım Kurumlarınca ya da Çalışma Gücü Kaybı Nedeniyle Ödenen Toptan Ödeme veya Tazminatların Hak Sahibinin Kalan Yaşam Süresini Karşılayacak Olan Miktarları (TMK 228/II)
TMK 228/II’ye göre “Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.” . Bu hüküm, TMK 219/b. 2’de yer alan “Sosyal güvenlik veya sosyal yardım ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler”in edinilmiş mal sayılması; fakat mal rejiminin sona erdiği tarihte hak sahibinin kalan yaşam süresinin karşılayan miktarını koruması amacını taşımaktadır[34].
Sosyal güvenlik kurumları ve yardım sandıkları tarafından hak sahiplerine yapılan toptan ödemeler ile çalışma gücünün kaybı nedeniyle sakat kalan işçiye ödenen toptan tazminatların amacı, bu kişilerin çalışamayacakları ya da çalışma gücünü kaybettikleri oranda geçimlerini sağlamaktır. Mal rejiminin sona erdiği tarihte, bu tür toptan ödemelerin tamamı hesaba katılıp, yarısı üzerinden diğer eşe katılma alacağı ödenecek olursa, hak sahibinin kalan yaşam süresi içinde geçimini temin etmesi mümkün olmayacaktır. Böyle bir çözüm tarzı, bu tür ödemelerin yapılmasının amacına ters düşecektir. Bunu önlemek amacıyla getirilen TMK 228/II hükmü, hak sahibinin sosyal güvenliğini ve kalan yaşam süresini toptan ödemenin amacına uygun olarak güvence altına almayı amaçlamaktadır[35].
Örneğin[36], 30 yaşındaki A ile 25 yaşındaki B 1990’da evlenmişlerdir. A, 1992 yılında bir iş kazası geçirmiştir. Açtığı dava sonunda, 1993’te kesinleşen kararla çalışma gücünü % 75 kaybettiği için, temerrüt faiziyle birlikte 20.500.000.000 TL tazminat almıştır. A, bu davayı kazanıncaya kadar toplam 500.000.000 TL harcama yapmıştır. A ile B, 2 Şubat 2002 tarihinde notere gidip, evlenme tarihlerinden itibaren yeni yasada öngörülen edinilmiş mallara katılma rejimini kabul eden mal rejimi sözleşmesi yapmışlardır. A, iş kazası sonucu sakat kalması nedeniyle psikolojik bunalıma girmiş, uzun süre sabreden B buna dayanamayıp, A aleyhine geçimsizlik nedeniyle 2002 yılı sonlarına doğru boşanma davası açmış; A kusurlu bulunmuş, boşanmaya karar verilmiş; karar, 2004 yılının sonlarına doğru kesinleşmiştir.
A’ ya ödenen çalışma gücü tazminatı TMK 219/b.3 gereğince edinilmiş maldır. Ancak, mal rejiminin sona erme tarihi olan boşanma davasının açıldığı tarihte 42 yaşında olan A’nın PMF (Population masculin et feminin) tablosuna göre daha 28 yıl (27 yıl 11 ay 17 gün) yaşayacağı kabul edilmektedir. Kendisine ödenen tazminat, kalan bu yaşam süresince geçimini temin edecektir. Bu nedenle, kalan bu 28 yıllık yaşam süresine tekâbül eden tazminat miktarının hesaplanarak kendisine kişisel mal olarak bırakılması; B ile birlikte yaşantısında geçen süreye isabet eden miktarın ise, edinilmiş mal sayılıp değerlendirilmeye alınması gerekir.
A’nın tazminat alabilmek için yaptığı harcamalar TMK m. 234/1 gereğince düşünüldüğünde net 20 milyar TL edinilmiş mal olacaktır.
Burada, aktüeryal bir hesap yapılacaktır. Bu hesaplama yöntemi Türk Hukukuna yabancı değildir. Trafik ve iş kazaları nedeniyle sakat kalanlar ya da ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalanların açtıkları maddî tazminat davalarında bu hesaplamalar yapılabilmektedir.
Örneğin[37]: A’ya 1992 yılında toptan ödeme değil, irat şeklinde bir ödeme yapılsaydı hesaplama şu şekilde olabilirdi:
A, 1992’de 32 yaşındadır. PMF tablosuna göre daha 36 yıl (35 yıl 11 ay) muhtemel yaşam süresi vardır. Buna göre, 36 x 12 = 432 ay ömrü vardır. A’ya irat bağlansaydı 20.000.000. 000 TL / 432 = 46.297.000 TL (yaklaşık) aylık irat alacaktı.
Tasfiye tarihi olan 2002’de A 42 yaşındadır. PMF tablosuna göre, ileride daha 28 yıl (27 yıl 11 ay 17 gün) ömrü vardır.
28 x 12 = 336 ay artık ömrü vardır.
336 x 46.297.000 TL = 15.555.792.000 TL. kalan ömrü süresince geçimini temin edecek olan irat olacaktı. Bu miktar, A’nın 1993 yılında aldığı toptan tazminat miktarından TMK md. 228/II gereğince, A’nın kişisel malı olarak düşülecek, kendisine ait olacaktır.
Bu miktardan geriye kalan kısım ise, eşlerin edinilmiş malı sayılacaktır. Buna göre:
20.000.000.000 – 15.555.792.000 = 4.444.208.000 TL edinilmiş mal sayılacaktır.
TMK m. 236 gereğince, edinilmiş mallarda net kalan miktarda eşlerden her biri yarı hisse alacaktır. Buna göre, B, A’dan sadece 4.444.208.000 / 2 = 2.222.104.000 TL alacaktır. B’nin bu hakkının temelini de edinilmiş mallara katılma rejiminde “emek karşılığında elde edilen malların katılma alacağı hakkını sağlaması” kuralı oluşturmaktadır. A sakat kalıp, bu tazminatı almayacak olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar 4.444.208.000 TL. kazanacaktı; bunun yarısında ise B, alacak hakkı elde edecekti.
[29] Kılıçoğlu, 225.
[30] Mirasçı sıfatına sahip eşin ivazlı feragat sözleşmesi yapması durumunda, elde ettiği bu ivaz
kişisel mal sayılacaktır. Burada karşılıksız kazanım niteliğinde miras hakkının
yerine geçen kaim değer sıfatında bir ivaz alınmaktadır. Acar, 74.
[31] Acabey’e göre, karma bağışlama söz konusu ise, bu bağışlamada ödenen ivaz malın değeri
yanında cüz’i bir miktar olarak kalıyorsa, iktisap edilen mal kişisel mallar
içerisinde yer alır. Fakat kişisel mallar edinilmiş mallara karşı belli oranda
borçlanmış olur. Bu durumun tersi söz konusuysa ivazlı bölüm ağırlık taşıyorsa,
bu durumda da, mal edinilmiş mallar içinde yer alacak fakat bu seferde
edinilmiş mallar kişisel mallara borçlanmış olacaktır. Fakat işlemin ivazlı
bölümü ile ivazsız bölümü eşit ağırlıkta olması sorunu, teorik olarak çözümsüz
kalmaktadır. Acabey, 134. Acar’a göre ise, karma bağış durumunda elde edilen
kazanım ile karşılık arasında bir kıyas yapmak gerekir. Elde edilen kazanımın
%51’i ivazsız ise, ivazsızlık karakteri daha baskın olduğundan, kişisel mal
saymak daha doğrudur. Acar, 75. Gençcan, 129.
[32] Kişisel malların yerine geçen değerlerin, edinilmiş mal sayılması kanun, tasarı
aşamasındayken eleştirilmiştir. Acabey, Değerlendirme, 789.
[33] Kılıçoğlu, 225.
[34] Kılıçoğlu, 226-227. Emekli ikramiyelerinin tamamının edinilmiş mal olarak kabul
edilebilmesi için, emekli ikramiyesinin hak edilmesi için gerekli olan çalışma
süresinin tamamı evlilik birliği içerisinde geçirilmiş olmalıdır. Diyelim ki,
SSK’dan emekli olmak için 20 yıl çalışma zorunluluğu vardır. 20 yıllık çalışma
süresi evlilik birliği çalışma süresi içinde tüketilmiş olursa, elde edilen
ikramiye edinilmiş mal sayılır. Çalışma süresinin bir kısmı evlilik öncesine
tekabül ediyorsa, bu kısma tekabül eden ikramiyenin edinilmiş mal olarak kabul
edilmemesi gerekir. Acar, 85.
[35] Kılıçoğlu, 226; Acar, 82-83.
[36] Kılıçoğlu, 227.
[37] Kılıçoğlu,
227. Başka bir örnek için bkz. Acar, 83.
- SÖZLEŞMEDEN DOLAYI KİŞİSEL MALLAR
a) Bir Meslek İcrası ya da İşletme Faaliyeti İçin Gerekli Olan ve Edinilmiş Mallara Dahil Olması Gereken Malvarlığı Değerleri
Edinilmiş mallara katılma rejimini benimsemek veya benimsememek hususunda eşler tamamen serbesttirler. Fakat eşler kanunda belirtilen mal rejimini seçtikten sonra seçtikleri mal rejiminin prensiplerini ortadan kaldıran sözleşmeleri kural olarak yapamazlar. Örneğin TMK m. 219 ve 220’de belirtilen mal gruplarının nitelendirilmesini farklı şekilde yapamazlar. TMK m. 221, eşlere m. 219 ve 220’de ortaya konulan nitelendirmeden ayrılma imkanı tanımaktadır.
TMK 221/I hükmüne göre, “Eşler mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.” Örneğin, bir muhasebecinin büro malzemeleri, bilgisayarları, bir doktorun muayenehanesindeki tıbbî araç ve gereçler, bir taksi şoförünün piyasada kullandığı taksisi, bir fabrikanın demirbaşları, bir avukatın ofisindeki masa, bilgisayar ve kitapları vs. buraya girer[38].
TMK 221 hükmü, mal rejiminin özellikle ölüm ya da boşanma nedeniyle son bulmasında, hak sahibi olan eşin mesleğini icrası ya da işletmesinin faaliyeti için gerekli olan varlıkların tasfiyeden zarar görmesini önlemeyi amaçlamıştır. Ölüm halinde sağ kalan eşin önce katılma alacağının hesaplanması, daha sonra da diğer mirasçıların bir aynî hak olarak miras hakkına dayanarak bunların paylaşımının gündeme gelmesi, mesleğin icrası ve işletmenin faaliyeti için gerekli olan varlıkların devamını güçleştirir ya da olanaksız hale getirebilir. Bu nedenle eşler, bunların kişisel mal olarak kalmaya devam etmesini kararlaştırabilirler[39].
TMK 221 hükmünün uygulanabilmesi için, kişisel mal haline getirilen malvarlığı değerlerinin, mesleğin icrası ya da işletmenin faaliyetiyle ilgili ve ayrıca edinilmiş mal olması zorunludur. Bu malvarlığı değeri, mesleğin icrası ya da işletmenin faaliyetiyle ilgili değilse, ya da bunlar zaten kişisel mal ise, eşlerin bu konuda bir sözleşme yaparak, bunların kişisel mal sayılacağını kararlaştırmaları mümkün ya da gerekli olmayacaktır.[40]
b) Kişisel Malların Gelirleri
Kişisel malların gelirleri TMK m. 219/b. 4 gereğince, edinilmiş mal sayılır. TMK m. 221/II, uyarınca eşler kişisel malların gelirlerini edinilmiş mal olarak kararlaştırabilirler.
[38] Kılıçoğlu, 229; Acar, 86-87.
SONA ERME VE TASFİYE
- Sona erme
Eşlerden birinin ölümü ile edinilmiş mallara katılma rejimi sona erer. Aynı şekilde ölüm karinesi veya gaiplik kararı da katılma rejimini sona erdiren hallerdendir.
Mevcut evliliğin mutlak butlan veya nispi butlan sebepleriyle istendiği hallerde de bu davaların açılmasıyla edinilmiş mallara katılma rejimi sona erecektir.
Eşlerden birisinin diğerine karşı boşanma davası açması halinde, boşanma kararının verildiği tarihte değil, boşanma davasının açıldığı tarihte edinilmiş mallara katılma rejimi sona erecektir.
- Tasfiye
Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesiyle tasfiye, kural olarak eşler arasında geçerlilik şekline tabi olmayan tasfiye anlaşması ile ve taraflarca belirlenerek yapılır. Eşler tasfiyenin yapılması konusunda anlaşamazlarsa, eşlerden biri veya mirasçıları tarafından açılacak olan yenilik doğuran dava niteliğindeki tasfiye davası ile tasfiye yapılacaktır.
II.MALLARIN DEĞERLERİNİN ESAS ALINACAĞI TARİH
A.KURAL MALLARIN DEĞERLENDİRME ANI
TMK m. 235/I’e göre, ilke olarak malların tasfiye anındaki değerlerinin esas alınması kabul edilmiştir. Bu hükümle katılma rejiminin sona ermesine rağmen tasfiyenin henüz yapılmamış olabileceği düşünülerek, hak sahibi olan eşin bu arada malların değer kazanması nedeniyle zarara uğraması önlenmek istenmiştir.[41]
Söz konusu kural, hak sahibi eşin boşanma davasıyla birlikte tasfiyeyi talep etmesi ya da boşanma kararının kesinleşmesinden sonra katılma alacağı için dava açması ve bu davanın uzun sürmesi nedeniyle alacaklı davacının zarara uğramaması için getirilmiştir.
Tasfiyenin eşlerin anlaşmasına dayandığı hallerde bir sorun yaşanmaz. Bu durumda eşler, malların hangi andaki değerlerini esas alacağını serbestçe kararlaştırabilirler. Bu nedenle, 235/I eşlerin tasfiyede anlaşamadıkları hallerde önem taşır[42].
Tasfiyenin mahkeme kararına dayandığı hallerde, tasfiye anı için düşünebilecek en son an, mahkeme kararının verildiği andır. Mahkeme malların değerlerinin tespiti için, bir bilirkişi incelemesine karar verdiği durumda, henüz bu aşamada tasfiye işlemi ve tasfiye kararı söz konusu değildir. Mahkemenin kararı, bilirkişi raporundan uzun süre sonra verildiğinde, bu aradaki değer kaybının da göz önünde tutulması gerekecektir. Bu nedenle hakim bu gibi hallerde gerektiğinde, bu süreyi gözönünde tutarak, malların değerinde belirli oranda artışa hükmedebilecektir[43].
[39] Kılıçoğlu, 229; Acar, 87.
[40] Kılıçoğlu, 229; Acar, 87.
[41] Bu hüküm enflasyonun yaşandığı ve yüksek oranlarda seyrettiği ülkemizde önem
taşımaktadır. Kılıçoğlu, 230. Acar, 89.
B.İSTİSNASI
TMK m. 235/II’ye göre, eklenecek değerler, bunların temlik edildiği tarihteki değere göre hesaplanacaktır. TMK m. 229’da hükme bağlanan tasarruflar, tasfiye tarihindeki değerine göre değil, bu tasarrufun yapıldığı tarihteki değerine göre hesaba katılacaktır.
III.HANGİ DEĞERLERİN ÖLÇÜ ALINACAĞI
A.SÜRÜM (RAYİÇ) DEĞERİ (TMK 232/I)
Katılma rejiminde malların, kural olarak sürüm değerleri esas alınacaktır. Yani aktüel değeri, piyasa fiyatı esastır. Örneğin hisse senedinin borsa fiyatı böyledir[44]. Burada sürüm değerinin gözönünde tutulacağı tarih ise, bu rejimin tasfiye tarihindeki sürüm değeridir.
B.GELİR DEĞERİ (TMK 233)
TMK m. 233/I’de bütünlük arzeden tarımsal işletmede gelir değeri esas alınmıştır. Bu hükmün uygulanabilmesi için; tarımsal bir işletmenin bulunması, bir eşin bizzat işletmeye devam etmesi veya sağ kalan eş ya da ölenin alt soyundan birinin bu tarımsal işletmenin kendisine bütün olarak özgülenmesini (tahsisini) talep hakkına sahip olması, bu tarımsal işletmenin değer artış ya da katılma alacağının bulunması gerekir. Örneğin, boşanma halinde pamuk işleyen bir çırçır fabrikasının bizzat işleyen ve bunun maliki olan eşin, diğer eşe bundan katılma ya da değer artış payı verilecektir; ya da ölüm halinde böyle bir işletme tarzındaki eczane bunu bizzat işletecek olan sağ kalan eşe ya da ölenin oğluna bırakılacaktır. Bu gibi durumlarda, diğer eşin katılma ve değer artış payları çırçır fabrikasının sürüm değerine göre değil, gelir değerine göre hesaplanacaktır[45].
Bununla birlikte TMK m. 232/II’ye göre, tarımsal işletmenin maliki (veya mirasçıları), diğer eşe sürebilecekleri değer artış payının veya katılma alacağının, işletmenin sadece sürüm değeri üzerinden hesaplanmasını isteyebilir.
[42] Kılıçoğlu, 230; Acar, 89.
[43] Kılıçoğlu, 231; Acar, 90.
[44] Acar, 91.
[45] Örnek için bkz. Kılıçoğlu, 232. Veya narenciye bahçesinde kurulu bulunan meyve suyu
işletmesi gibi. Acar, 92.
C.HAKKANİYET DEĞERİ
TMK m. 234 uyarınca, “Özel haller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda artırılabilir”. Burada hakime takdir hakkı tanınmıştır. Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya mali durumu hakimin takdir yetkisini kullanmasını gerektiren durumlar olarak belirlemiştir (TMK 234/II). TMK 234/II hükmünde yer alan özel durumlar belirtilenlerle sınırlı değildir; sadece örnek olarak gösterilmişlerdir[46].
Yasa bu hükmüyle, sürüm ve gelir değerinin tek başına yeterli olmadığı hallerde, hakime hakkaniyet artırımı yapabilme olanağı tanımıştır[47].
ARTIK DEĞERİN HESAPLANMASI (TMK m. 231)
Artık değeri net değer olarak da ifade etmek mümkündür. Artık değer aktif değerlerden pasif değerlerin çıkarılmasıyla elde edilen ve katılma oranına bölündüğünde her bir eşin katılma alacağını veren mal varlığı bütünü olarak tanımlamak mümkündür.
A) AKTİFLERİN HESAPLANMASI
- TASFİYE SIRASINDA MEVCUT OLAN EDİNİLMİŞ MALLAR (EM)
- EKLENECEK DEĞERLER (TMK m. 229) (ED)
TMK m. 229, katılma alacağı borcundan kurtulmak ve hak sahibinin hakkını almasını engellemek amacına yönelik olan temlikleri önlemek amacıyla[48] öngörülmüş bir yaptırım niteliğindedir. Bu hüküm, eski TMK’nın 507. maddesinin üçüncü ve dördüncü bendinde yer alan, mirasta saklı payın ihlali amacıyla yapılmış olan tenkise tâbi tasarruflara ilişkin hükümlere paralellik göstermektedir. TMK m. 229, eşlerin katılma rejiminde iyiniyetle hareket etme yükümlülüğünü öngörmekte, buna aykırı davranışları ise önlemektedir[49].
a) Temlikte Bulunan Eşten Talep Edilecek Değerler
TMK m. 229/b. 1’de süre koşuluna bağlı olarak yapılmış temliklerin değerlerinin, mal rejiminin tasfiyesinde hesaba katılması öngörülmektedir. 229/b. 1 hükmüne göre, mal rejiminin tasfiyesinden bir yıl önce, diğer eşin rızası alınmadan yapılan karşılıksız kazandırma konusu temliklerin değerleri tasfiyede aktif olarak hesaba katılacaktır. Bu hükmün uygulanabilmesi için şu şartları taşıması gerekir.
[46] Acabey, 144-145.
[47] Kılıçoğlu, 232.
[48] Edinilmiş mallara katılma rejimi kural olarak eşlerin tasarruf yetkilerini kısıtlayan bir
rejim değildir. Eşler malik olarak göründükleri fakat edinilmiş mallara dahil
malvarlığı değerlerini serbestçe tasarruf edebilirler. Bu kural tasarrufun
diğer eş aleyhine olması durumunda da geçerlidir. Acar, 95.
[49] Kılıçoğlu, 232; Acar, 95.
aa) Karşılıksız Bir Temlikin Yapılmış Olması
Bu tür temliklerin yaygın türü bağışlamadır. Bundan başka ölüme bağlı tasarruflarla yapılan diğer temlikler de buraya girebilir.
bb) Temlikin Diğer Eşin Rızası[50] Dışında Yapılmış Olması
Karşılıksız kazandırma olmasına rağmen, bu temlik diğer eşin rızası[51] ile yapılmışsa tasfiyede hesaba katılmayacaktır. Örneğin, diğer eşin rızası ile, yeni işyeri açan genç kardeşine parasal yardımda bulunan eşin, edinilmiş malları hesaplanırken yardım edilen para miktarı hesaba katılmayacaktır[52].
cc) Karşılıksız Kazandırmanın Mal Rejiminin Sona Ermesinden Önceki Bir Yıl İçinde Yapılmış Bulunması Gerekir
Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıldan[53] daha önceki zaman diliminde gerçekleşen karşılıksız kazandırmalar bu hükmün kapsamına girmez. TMK m. 229/b. 2’de süre koşuluna bağlı olmayan, tasfiyeden mal kaçırma amacına yönelik her türlü temlik hükme bağlanmıştır. TMK 229/b. 1 ve 229/b. 2 arasında süre bağlamında, temlikin türü ve temlikte bulunan kişinin kastı bakımından fark vardır. Birinci bent hükmünde mal rejiminin tasfiyesinden önceki bir yıl içinde yapılan temlikler[54] söz konusu olduğu halde; ikinci bent hükmünde böyle bir süre sınırlandırması yoktur. İkinci bentte süre sınırlandırması olmamasının sebebi kötüniyetli bir davranışın ve diğer eşten alacak kaçırma kastının söz konusu olmasıdır[55].
TMK 229/b. 1’de karşılıksız kazandırmada bulunan kişinin alacak kaçırma kastı aranmamıştır. Temlikte bulunan kişi bu kasıtla hareket etmemiş, tamamen iyiniyetle bir bağış yapmış olsa dahi tasfiyede hesaba katılacaktır. Yasa koyucu birinci bentte mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde yapılan kazandırmalarda mal kaçırma kastının varlığını aksi ispat edilemez bir karine olarak kabul etmiştir. Böylece yasa süre koyarak, sadece diğer eşin katılma alacağını objektif olarak ihmal etmeyi “ekleme” için yeterli saymıştır.
İkinci bentte ise temlikte bulunan eşin, diğerinden katılma alacağını kaçırma kastının kanıtlanması gerekir. Örneğin, boşanma davası açmadan 6 ay önce kıymetli dairesini yakın arkadaşına satan eşin, bu satış sözleşmesinin gerçek bir iradeye mi, yoksa alacak kaçırma amacına yönelik mi olduğunun araştırılması gerekir. Alacak kaçırma kastı kanıtlanabilirse, tasfiyede bunun değeri hesaba katılacaktır[56]. Katılma alacağını azaltma kastının varlığı ispatlansa bile eş katılma alacağına, eşin diğer mallarından ödenmesi yoluyla tam olarak kavuşabiliyorsa, TMK m. 229/b. 2’nin eşe getireceği bir faydadan söz edilemez[57]. Diğer bir anlatımla 229. maddenin 2. bendi kapsamında bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler herhangi bir zaman kısıtlamasına tabi olmaksızın edinilmiş mallara eklenir.
[50] İsviçre Kanton Mahkemesinin kararına konu olan bir olayda, “eşler arasındaki edinilmiş
mallara katılma rejiminden doğan tasfiye esnasında, 30.000 Frank’ın, edinilmiş
mal değeri olarak hesaba katılması sonucuna davalı koca yüksek mahkemede itiraz
etmiştir. Kanton mahkemesi itiraz üzerine yaptığı incelemede, İsviçre MK. 170.
maddesinden yola çıkarak, kocanın bu meblağı ne yaptığı konusunda bilgi verme
yükümlülüğü bulunduğunu (bilgi verme yükümlülüğü ile ilgili Art. 170 TMK’ya
alınmamıştır), bu bilgiyi vermediği takdirde, ya davacı eşin (kadın) iddia
ettiği gibi paranın halen malvarlığında bulunduğu ya da parayı 208. madde
çerçevesinde tüketmiş sayılacağı ve bu durumda 30.000 Frank’ın edinilmiş
mallara katılması gerektiğine karar vermiştir. Burada ispat yükünün davalı koca
aleyhine yer değiştirdiği yönünde karar vermiştir. Oysa Federal Mahkeme, Kanton
Mahkemesi’nin bu kararına karşılık, her bir eşin edinilmiş mallara katılma
sistemi içinde, edinilmiş mallarını dilediği gibi tasarruf etme ve harcama
yetkisinin bulunduğunu, bunun tek istisnasının Art. 208 ZGB’de yer alan
tasarruflar olabileceğini belirtmiştir. Eşlerin Art. 170 ZGB çerçevesinde mali
durumları hakkında bilgi vermemelerinin ise, evlilikte sadakat ve yardım yükümlülüğüne
aykırılık oluşturacağını, bu durumun ise sadece boşanma açısından etkili bir
durum olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle Kanton Mahkemesinin kararı kabul
edilmemiştir. Eğer koca bu parayı 208. madde anlamında harcamış ise, o zaman bu
meblağın edinilmiş mal olarak tasfiyede hesaba katılabileceği vurgulanmıştır.”
Şükran Şıpka/Pınar Özlem Demir, İsviçre
Federal Mahkemesinin “Edinilmiş Malların Tasfiyesi”ne İlişkin Bir Kararının
İncelenmesi (BGE 118 II 27-31), Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan,
Ankara, 2004, 259. Bilgi verme ödevi hakkında TMK’da açık hüküm olmaması önemli
bir eksiklik teşkil etmektedir. Uçar, 329; Cengiz Koçhisarlıoğlu, İsviçre Evlilik Birliği Hukuku’ndaki Son
Gelişmeler, Prof. Dr. Jale Akipek’e Armağan, Konya 1991, 445. Şener Akyol, İstanbul Üniversitesi Mukayeseli Hukuk
Enstitüsü, Medeni Kanun 50. Yıl Sempozyumu, I. Tebliğler, İstanbul 1978,
389; Demir, 44.
[51] Karşılıksız kazandırmaya onay veren eş tenkis davası açma hakkından feragat
etmiş sayılmaz. Onay veren eş, tenkis davası açma hakkına sahiptir. Acar, 98.
[52] Kılıçoğlu, 233.
[53] TMK. 229/b. 1’de öngörülen bu bir yıllık süre TMK 565/b. 3’te düzenlenen bir yıllık
süreyle uyum halindedir. TMK 565 hükmü, mal rejiminin tasfiyesinde TMK 229’un oynadığı rolü miras bırakanın terekesinin
tespitinde oynamaktadır. Acar, 100.
[54] Burada sözü edilen karşılıksız kazandırmanın
yapılmış olmasından kastedilen, kazandırmanın gerçekleştirilmesi veya icra
edilmesidir. Örneğin, bağışlama sözleşmesinin ölümünden 2 yıl önce yapılması fakat
ölümünden 9 ay önce icra edilmesi durumunda, TMK 229/b. 1hükmünün uygulama
alanı bulması gerekir. Sözleşmenin yapıldığı
an değil icra edildiği an önemlidir. Acar, 99.
[55] Kılıçoğlu, 234.
dd) Kazandırma Olağan Hediye Sınırlarını Aşmalıdır
Mutad, yani doğum günü, mezuniyet, evlilik ve bunun gibi özel günlerde verilen ve bağışlayanın mali durumuna uygun hediyeler eklemeden istisnadır.
b) Temlikten Yararlanan Üçüncü Kişilerden Talep Edilebilecek Değerler (TMK 229/II)
TMK m. 229’da yapılan temliklerin iptalinden ve geçersizliğinden söz edilmemiştir. Buna göre, bu temlik nedeniyle yapılan sözleşme geçerliliğini koruyacak, üçüncü kişiden temlik konusu malı iade etmesi talep edilmeyecektir[58]. Tasfiyede, bu temlikler yapılmamış gibi, edinilmiş malların hesabında gözönünde tutulacak, yapılan bu hesaplama sonucunda, diğer eşin katılma alacağına sahip olduğu saptandığında, diğer eşten tahsil edilmeyen bu alacağını ödemesi istenecektir. Başka bir deyişle, TMK m. 229’un getirdiği sadece eş tarafından tahsil edilemeyen katılma alacağı miktarıyla sınırlı kazandırma veya devir oranında değerini para olarak üçüncü şahıstan talep etme imkanıdır[59]. Burada, aynen eski TMK . 507’ de olduğu gibi bir iptal değil, tenkise benzer bir inceleme ve hesaplama söz konusu olacaktır[60].
- KİŞİSEL MALA GİDEN EDİNİLMİŞ MALLARIN KARŞILIKLARI (DENKLEŞTİRME) (D1) (TMK m. 230)
TMK m. 230, katılma rejiminde bir eşin kişisel mallarıyla edinilmiş malları arasındaki değer kaymalarını önleyen adil bir hüküm getirmiştir. Kişisel mal tasfiyede değerlendirmeye girmediğine göre, bu malın sahibi olan eşin, edinilmiş mallardan kişisel malına ait borcu ödemiş olması halinde, diğer eş haksızlığa uğratılmış olacaktır. Bunun tersi de mümkündür. Edinilmiş bir mala ait bir borç, bu malın sahibi olan eşin kişisel malından karşılanmış olabilir. Bu borcun, tasfiyede hesaba katılmaması ise, malın sahibi olan eşi haksızlığa uğratacaktır[61].
Örneğin, inşaat mühendisi olan A ile öğretmen B evlidirler. A yapmış olduğu bir inşaat projesinden elde ettiği on milyar TL ile eski bir daire satın almıştır. Bir süre sonra A’ya babasından miras yoluyla bir arsa düşmüş, A bu arsayı satmış, eline yirmi milyar TL geçmiştir. Bu paranın on milyar TL’si ile önceden aldığı eski daireyi tamir edip lüks bir daireye dönüştürmüştür. Eşler boşanmışlar ise bu durumda evlenirken başka bir mal rejimi seçmedikleri için, aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. A’nın tamir ettirdiği dairenin boşanma davasının açıldığı tarihteki değeri 40 milyar TL’dir. A’ya babasından miras yoluyla düşen arsa, TMK 220/b. 2 gereğince kişisel mal, bu arsanın satış bedeli ise, TMK 220/b. 4 gereğince kişisel malın yerine geçen değer olarak, yine kişisel maldır. A’nın satın aldığı daire ise, TMK 219/b. 1 gereğince edinilmiş maldır. Şimdi tasfiye sırasında 40 milyar TL’lik dairenin yarı değeri olan 20 milyar TL’nin B’nin katılma alacağı olduğunu kabul etmek haksızlık olur; zira, bu daireye A kişisel malını harcayarak tamirat borçlarını ödemiş, daireye ½ (10/20) oranında değer katmıştır. TMK m. 230 bu haksızlığı önlemek amacıyla, A’nın denkleştirme talep etme hakkı olduğunu kabul etmiştir. Bu maddeye göre “denkleştirme katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine, mal elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre” yapılacaktır. Bu örnekte, dairenin tasfiye sırasındaki değerinden A’nın denkleştirme alacağı ödenecek, kalan miktar olursa katılma alacağı hesaplanacaktır. A’nın denkleştirme alacağı 40×1/2=20 milyar TL’dir. Bu miktar indirildikten sonra kalan miktar 20 milyar TL’dir. Bunun yarısı ise, B’nin katılma alacağıdır.
[56] Kılıçoğlu, 234; Acar, 99.
[57] Acar, 104.
[58] Üçüncü kişilerin bu değerleri başka kimselere devretmeleri durumunda, sonraki devralan
kimselere karşı TMK 229/b.’ye dayanarak talepte bulunma hakkı yoktur. Acar,
109.
[59] Akıntürk, 162; Acabey, 146; Acar, 108.
[60] Kılıçoğlu, 234.
[61] Kılıçoğlu, 235; Akıntürk, 163; Acar, 110.
B) PASİFLERİN HESABI
- DEĞER ARTIŞ PAYI[62] (TMK m. 227) (DAP)
Değer artış payı, Türk Hukukuna yabancı bir kavram değildir. Uygulamada, bir eşin diğerine ait bir malın edinmesine karşılığını almadan yaptığı katkının tazmin edilmesi kabul edilmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, son yıllarda verdiği kararlarında, hak sahibi eşin bu talebini kabul etmekte ve “katkı hakkı” adı altında, bir eşin karşılığını almadan, diğer eşin edindiği malda katkısı oranındaki hakkının parasal karşılığının tazmin edilmesine dair kararlar verilebilmektedir[63].
Maddeye göre, “Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (f.1). Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler(f.2). Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler (f.3).”
Burada, bir eşin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına olan katkılarının ona ödenmesi söz konusudur. Katkıda bulunan eş karşılık almaksızın bunu yapmışsa, bu durum diğer eş için haksız (sebepsiz) bir zenginleşme oluşturacaktır. TMK m. 227 bu haksızlığı gidermek amacıyla getirilmiştir[64].
Şartlarına bakıldığında;
- Diğer Eşe Ait Bir Malvarlığı Unsuruna Yönelik Katkı (İktisap, İyileştirme, Korunma)
- Bağışlama Kastı Ve Karşı Edimin Olmaması
- Mal Rejiminin Tasfiyesi Anında Bir Değer Artışının Varlığı
- Mal Rejiminin Tasfiyesinin Talep Edilmesi
Değer artış payı alacağı ile denkleştirme alacağını birbiriyle karıştırmamak gerekir. Değer artış alacağı, bir eşin, diğer eşe ait kişisel ya da edinilmiş mala yaptığı katkıdan doğan alacaktır. TMK m. 230’da düzenlenmiş olan denkleştirme alacağı ise, mal sahibi olan eşin bizzat kendisinin kişisel malına edinilmiş malından, ya da edinilmiş malına kişisel malından yaptığı katkının karşılığı olan alacaktır. Buna göre, değer artış alacağı, diğer eşya yapılan fedakarlığın; denkleştirme alacağı ise, mal sahibi olan eşin edinilmiş malının borçlarını kişisel malından ödemesi nedeniyle doğan fedakarlığın; ya da edinilmiş malından kişisel malına ait borçları ödemesinden doğan kazancın karşılığıdır[65].
Katkı, diğer eşin edinilmiş bir malı için olabileceği gibi, kişisel bir malı içinde olabilir. Örneğin, B, kocası A’ya babasından intikal eden on milyar TL’lik değerindeki dairenin tamirat ve tadilatı için, kendi babasından bağış olarak aldığı beş milyar TL’yi harcamıştır. Mal rejimi son bulduğunda, B’nin bu katkısı nedeniyle A’nın dairesinde meydana gelen değer artışının karşılığını alması gerekir. B’nin yaptığı katkı, on beş milyar TL’lik dairede beş milyar, yani dairenin üçte biri oranındadır. Tasfiye sırasında bu dairenin üçte bir değerinin B’ye değer artış payı olarak ödenmesi gerekecektir[66].
Değer artış payı, diğer eşin edinilmiş malında da söz konusu olabilir. Örneğin, B, kocası A’nın beş yıl süreyle maaşından keserek aidatlarını ödediği kooperatif dairesi teslim edildiğinde, tüm ıslak zeminleri, mutfağı, boya ve badanayı yeniden yaptırıp bu daireye birlikte taşınmaya karar vermiştir. A’nın bu masrafları yapacak mali gücü olmadığı için, B kendi babası Ü’den beş milyar TL karşılıksız yardım, yani bağış almıştır. Bu para harcanarak on milyar TL değerindeki kooperatif evi daha kullanışlı ve lüks hale getirilmiştir. Bu örnekte, mal rejimi sona erdiğinde, A’nın mülkiyetindeki daire edinilmiş maldır. Tasfiye sırasında bu dairenin 30 milyar TL olduğunu ve eşlerin evlilik süresince başka hiçbir mal edinmediklerini varsayalım. B’ye edinilmiş bu malın artık değer olarak yarısı olan 15 milyar TL ödendiğinde, haksızlığa uğratılmış olacaktır. Zira, bu dairenin değeri on milyar TL iken yarısı değerinde harcamayı yapıp dairenin tasfiye sırasında 30 milyar TL değere ulaşmasında B’nin katkısı olmuştur. Bu nedenle, TMK m. 227 gereğince önce, B’nin bu dairenin üçte biri üzerindeki değer artış payı olan 10 milyar TL’nin ödenmesi, sonra da, kalan 20 milyar TL’nin ise eşlerin yarı yarıya katılma alacağına dahil edilmesine hükmedilmesi gerekir[67].
2.EDİNİLMİŞ MALA GİDEN KİŞİSEL MALLARIN KARŞILIKLARI (DENKLEŞTİRME) (D2) (TMK 230)
Denkleştirmenin ikinci türü budur. Burada eş edinilmiş malına ait bir borcu yine kendisine ait kişisel maldan karşılanmaktadır. Dolayısıyla eşin zararına olan bir durum söz konusudur. Bunun düzeltilmesi denkleştirme ile mümkündür. Denkleştirme harcama yapan eş lehine pasifler arasında yer alacaktır. Örneğin, edinilmiş mal niteliğindeki evin tamiri için miras kalan paranın kullanılmasında durum böyledir[68].
3.BORÇLAR (TMK m. 231) (B)
Pasiflerin belirlenmesinde tespiti gereken borçlar her iki eşin edinilmiş mallarına ait borçlardır. Her borç ait olduğu mal grubunu bağlar (TMK m. 230/II). Bu nedenle edinilmiş mallara ait borçlar tasfiye sırasında borçlar arasında yazılır. Borcun hangi mal grubuna ait olduğu anlaşılamıyorsa, edinilmiş mallara ilişkin sayılır (TMK m. 230/II).
[65] Kılıçoğlu, 237.
[66] Kılıçoğlu, 237.
[67] Kılıçoğlu, 237.
[68] Acar, 116-117.
V.KATILMA ALACAĞININ HESABI (ARTIK DEĞERİN PAYLAŞTIRILMASI)
A.KANUNA GÖRE (TMK m. 236)
Yasa, eşler arasında aksine anlaşma yok ise, artık değerde eşlerin yarı yarıya hisse sahibi olduklarını kabul etmiştir.
B.SÖZLEŞMEYE GÖRE (TMK m. 237)
Eşler, yasada öngörülen eşit paylaşım esası yerine, farklı bir oran da kabul edebilirler[69]. Buna göre katılma alacağının hesaplanması şu şekilde formüle edilebilir[70].
Artık Değer
Katılma Alacağı=………………………………………………..
2 (veya sözleşme ile kararlaştırılan oran)
(EM+ED+D1) – (DAP+D2+B)
Katılma Alacağı=……………………………………………….
2 (veya sözleşme ile kararlaştırılan oran)
VI.EĞER ARTIŞ ALACAĞININ (DAP) HESAPLANMASI
Eşlerin değer artış alacakları, artık değerin hesaplanması sırasında aktiflerden çıkartılmaktadır. Bunun çıkartılmasının sebebi, bu artık değer alacağının, bu katkıyı sağlayan eşe ait ayrı bir alacak oluşturmasıdır. Bu nedenle, edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerin katılma alacakları yanında, ayrıca değer artış alacakları da ortaya çıkabilir. Bir eş, sadece değer artış alacağına sahip olup, katılma alacağı nedeniyle borçlu olabilir; veya bu durumun tersi söz konusu olabilir. Bu durumda, TMK m. 236/II gereğince karşılıklı alacaklar takas edilecektir.